Türkiye, bir kadının eski eşi tarafından vahşice bıçaklanmasının ardından yaşanan mahkeme süreciyle sarsıldı. Sinem, eski kocası tarafından 7 yerinden bıçaklandıktan sonra hayata tutunmaya ve adalet arayışına başladı. Ancak, mahkeme sırasında çıkan sürpriz gelişmeler, toplumda büyük bir tartışma yarattı. Eski eşin mahkemede aldığı ‘iyi hal indirimi’, yaşananları daha da trajik hale getirdi. Bu olay, Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve hukukun uygulanabilirliği konularını yeniden gündeme taşıdı. Work-life balance ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki tartışmalar bu trajik olayla yeniden alevlendi.
41 yaşındaki Sinem, 2023 yılının Temmuz ayında eski eşi tarafından sokak ortasında bıçaklı saldırıya uğradı. Saldırının detayları, tanıkların ifadeleri ve hastaneye kaldırılma süreci, bu olayın ne denli korkunç olduğunu gözler önüne serdi. Sinem’in eski eşi, karısının üzerinde bir süredir psikolojik baskı kurma girişimlerinin ardından, bir gün aniden Sinem’in hayatını tehdit eden bir saldırıda bulundu. Saldırıda Sinem, çeşitli yerlerinden yaralandı ve hemen hastaneye kaldırıldı. Hayati tehlikesi olmasına rağmen, genç kadın cerrahi müdahale ile yaşama tutundu.
Saldırıyı gerçekleştiren eski koca, duruşma sırasında mahkemede sergilediği tutum ve ifadeleri ile dikkat çekti. Mahkeme, yaptığı tüm bu eylemler sonrası, ‘iyi hal indirimi’ uygulayarak sanığın cezasını hafifletti. Bu durum, toplumsal infiale yol açtı. Kadın hakları savunucuları, bu tür indirimlerin kadına yönelik şiddeti özendirdiğini savundu. Uzmanlar, Türkiye’deki ceza yasalarının, kadınların güvenliğini yeterince korumadığını ifade ediyor. Başta kadın dernekleri olmak üzere birçok kesim, bu kararın yeniden değerlendirilmesini ve Türk Ceza Kanunu’nda köklü değişikliklerin yapılmasını talep etti.
Sinem’in yaşadığı bu olay, yalnızca kişisel değil, toplumsal bir travma olarak da değerlendiriliyor. Kadına yönelik şiddet, Türkiye'de bir sorun olarak devam ederken, bu tür indirimlerin, mağdurların adalet arayışını daha da zorlaştırdığı gözlemleniyor. Sinem, yaşadığı travmanın ardından sadece kendisi için değil, tüm kadınlar için mücadele etmeye, sesini duyurmaya kararlı. Bu durum, "Kadına Şiddete Hayır" kampanyalarının da daha fazla görünür olmasını sağladı. Sinem, mücadeleci ruhuyla, eski kocasının serbest kalmasının cebinde taşıdığı korku ve tehdit sözcükleriyle yüzleşmeye devam ediyor.
Hukukçular, Türkiye’deki yasaların, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamadaki yetersizliğini ortaya koyarak, yasal değişikliklerin elzem hale geldiğini vurguluyor. Sinem ve benzeri mağdurların talepleri her geçen gün büyüyor. Bu durum, toplumda bir farkındalık yaratma konusunda büyük bir adım olmanın yanı sıra, kadın hakları savunucularının mücadelelerini de destekliyor. Sinem’in bilek gücü ve azmi, birçok kadına ilham verirken, bu tür olayların toplumsal duyarlılığı artırması gerektiği vurgulanıyor.
Sinem’in hikayesi, kadına yönelik şiddetin sona ermesi için toplumsal bilinçlenmenin şart olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Yaşadığı korkunç olayla ilgili daha fazla ses çıkarılması ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının yerleşmesi adına, etkinliklerin ve kampanyaların artırılmasına ihtiyaç var. Sinem, sadece kişisel bir travma yaşamaktan öte, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bir mücadele sembolü haline geliyor. Bu olayın ardından, ‘iyi hal indirimi’ gibi hukuk sistemi içindeki açmazların düzeltilmesi, gelecekte benzer olayların yaşanmaması adına kritik bir öneme sahip.
Nihayetinde, Sinem’in vurguladığı gibi, Türkiye’de her kadının güven içinde yaşama hakkı vardır ve bu hakkın ihlal edilmesine asla müsaade edilmemelidir. Bu tür olayların önlenmesi için, toplumun tüm kesimlerinin üzerine düşeni yapması, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarına saygı göstermesi gerekmektedir. Yaşananların ardından, adaletin yerini bulması, toplumsal bir sorumluluk haline gelmelidir.