İstanbul, son günlerde artan depremlerle sarsılmaya devam ediyor. Şehrin çeşitli bölgelerinde meydana gelen sarsıntılar, hem vatandaşları hem de yetkilileri endişelendirirken, son olarak deprem sonrası birkaç gün içinde çöken bir bina, bu kaygıyı bir kez daha gözler önüne serdi. Çökme olayı, İstanbul'un deprem riskini ve eski binaların ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor. Merak edilen soruların başında, bu tür olayların neden yaşandığı ve diğer binaların ne durumda olduğu geliyor.
İlk belirlemelere göre, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bulunan 6 katlı bir bina, deprem sonrası yaşanan sarsıntılar sonucunda çöktü. Olayın hemen ardından bölgeye acil ekipler sevk edildi. Ekiplerin yaptığı incelemelerde, binanın hasarının ciddi olduğu ve tahliye edilmediği durumlarda büyük bir can kaybının yaşanabileceği ifade edildi. Çöken binanın yanındaki yapılar da zarar gördü ve bu durum, çevrede panik yarattı. Yangın ihbarları üzerine bölgeye itfaiye ekipleri de yönlendirildi, ancak şans eseri büyük bir felaket yaşanmadan olay kontrol altına alındı.
Yerel halk, depremin ardından bu tür çökme olaylarının yaşanmasından dolayı son derece tedirgin. İçinde bulundukları binaların güvenliği konusunda endişeleri artarken, buna bağlı olarak belediye yetkilileri ve mimarlık odaları yeniden bir denetim süreci başlatacaklarını duyurdular. Umarız, bu tür olaylar bir daha yaşanmaz. Ancak, İstanbul'da uzun süredir bekleyen bir risk var: Hemen hemen her köşede bulunan eski binalar ve bunların dayanıklılığı…
Uzmanlara göre İstanbul'daki binaların büyük bir kısmı, 1999 Gölcük depreminin ardından yapılan yönetmeliklere uygun olarak inşa edilmedi. Deprem yönetmeliklerine göre inşa edilmemiş olan bu binalar, bir sarsıntıda büyük bir tehlike arz ediyor. Ayrıca, İstanbul'un birçok semtinde hala yıkılmayı bekleyen eski yapılar mevcut. Bu durum, yerel yönetimlerin de üzerinde durması gereken bir konu olarak gündeme geliyor. Yetkililerin, eski binaların durumunu güncelleyecek ve güvenliği artıracak denetimler yapması şart.
Yetkililerin bu konuda yürüttüğü çalışmalar arasında binaların güçlendirilmesi, yapısal analizlerinin yapılması ve gereken durumlarda yıkılması gibi önlemler yer alıyor. Ancak bu sürecin yavaş ilerlediği ve halkın bu durumdan tepki gösterdiği de bir gerçek. Zira İstanbul'da yaşanan her deprem, bu tür olayların yaşanabileceğini hatırlatıyor. Çunlessa, dayanıklılık testlerinden geçmeyen binaların hala ayakta kalması, vatandaşların güvenliğini tehdit eden bir durum yaratıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'daki depremler ve birlikte yaşanan bina çökmeleri, şehrin yapı stoğunun ne kadar sağlam olduğunu sorgulatıyor. Geçmişte yaşanan depremler, bu tür olayların aniden gerçekleşebileceğine dair bir hatırlatma niteliği taşıyor. İstanbul'un deprem kuşağında yer aldığı düşünüldüğünde, binaların güvenliği için atılması gereken adımlar her zamankinden daha acil hale geliyor. Binaların durumu konusunda yapılacak her tür çalışma, yalnızca bugün değil, gelecekte de büyük önem taşıyacak.